30 Kasım 2024 Cumartesi
Bugün de sen dünkü gibi
düşünüyorsan, yaşamak için kendine başka dünyalar aramalısın.
Yaşadığımız dünya her gün yeniden şekilleniyor.
Dünün, üretim ve satış politikaları bugün aynı değil.
Keza, ürün yelpazesi ve çeşitliliği açısında da öyle.
Siyasette de durum bundan farklı değil. Politika
da “kararlı kararsızlık hakim” sürekli değişim göstermekte.
Ulusal çıkarlarınız, potansiyel gücünüz ve size
uygulanan kuvvet, her an değişebilecek kararlı kararsızlığınızın
ana belirleyici unsuru olmakta.
Dünya da öyle, çoktandır tek merkezli olmaktan çıktı.
Yükselen Çin ekonomisiyle birlikte Çin teknolojisi, dünya
pazarlarında bütün dengeleri değiştirdi.
Özellikle Çin’in bileşim teknolojisi ve yarattığı Huwai
markası, başlı başına büyük bir başarı.
Hindistan’ın, Mars’a uzay aracı göndermesi de Hindistan
ve coğrafya için çok önemli bir gelişme.
Diğer yan da Japonya, yüzlerce
markasına yenilerini katmakla dünyadaki ürün çeşitliliğini ve
pazarını genişletmek.
Ve Türkiye, özellikle savunma sanayiindeki yenilikleri
ve yatırımlarıyla göz doldurmaya devam ediyor.
Aselsan markasıyla Türkiye, dünya pazarında geçmişten
günümüze söz sahibi. Ve bu markanın yarattığı teknolojiyle, yeni üretilen
sanayi ve teknoloji ürünlerini desteklenmektedir.
Türkiye’nin sağlık sektöründeki yatırımları, Avrupa ve
Ortadoğu’nun sağlık üssü olması anlamında çok büyük yatırımlar ile
gelişme göstermekte.
Türkiye, Milli Muhrip Savaş Uçağını da kendisi yapmak için bütün
ön hazırlıklarını tamamlamış durumda.
İşte, dünya siyasetine yeni kazanılan
( kararlı kararsızlık) politika izleniminin
kaynağı buradan kaynaklı.
Çok merkezli gücün, hedefi ya da hızı tam olarak
belirlenemiyor veya kolektif amaca ulaşmak çok uzun zaman
alıyor, Suriye açmazında olduğu gibi.
Teknoloji yaşamımızı olumlu/olumsuz değiştirmekte. Teknolojik
ürünlerin yaşamımıza renk katmadığı söylenemez.
Bununla birlikte teknoloji beynimizi düşünme, bakış
açımızı ne kadar değiştiriyor bilinmez.
Ancak bilinen bir gerçek. Var ki, eski
siyasetçilerin pek çok da değişmediği. Yine düşmanlık ve aidiyet
farklılıkları üzerinden ayrıştırıcı politika yaptıklarını görüyoruz.
Yine toplumumuzda kolektif bilinç, biz olma ruhu gelişmiş
değil. Yani farklılıkların çeşitlilik ve zenginlik yaratacağı, aykırılıkların
duramaya neden olarak yeni değerlerin kazınımına kaynak teşkil
edebileceği öngörüsünün geliştiği söylenemez.
İnsanımız düşünürken çok sıra dışı uç noktalarda
kendini, fikirlerini ifade ediyor. Kendi doğru bildiği ya da inandığı değerin
dışındaki tanımları ya hiç görmüyor ya da hiç değer affetmiyor.
Kendi delhizinde konuşurken, dünyayı
değiştirecek fikirleri varken;
Haydi yaz bakalım, ” oku kitabını”
dediğimizde, kaleme alınacak toplumun geniş halk kitlelerini
temsil ediyor olabilecek ve geniş kitlelere hitap edebilecek makale,
yorum yazabilecek miyiz?
Bu anlamda yazacağımı makalenin evrensel yanı, boyutu
olabilir mi?
Yazdığımız makalemiz evrensel kriterlere
vurgu yapabilir ve bu anlamda yazımız çok değerli kabul edilebilir mi?
Yani bunu niye yazıyorum?
Başkalarının, karşı tarafın fikrini, inancını önemsemediğiniz
sürece, sizin inancınızın, fikirinizin de karşıda bir değeri olmaz.
Görüşlerimiz, fikirlerimiz toplumsal, evrensel boyutlu geniş
halk kitlelerini temsil etmeli. Sayı ve oranca çok olmanız geniş kitleleri
temsil ediyor anlamı taşımaz.
Sayıca çok az parlamenter, geniş kitleleri temsil edeceği
gibi, hükümeti kuran daha çok sayıca kalabalık parlamenter grubu daha etkin
geniş halk kitlelerini temsil ediyor olamayabilir.
Bu durum, tamamen sizin topluma arz ettiğiniz
politikaların niteliği ile orantılı. Ürettiğiniz politikalar, toplumdaki
her sınıf halkın beklentilerini karşılamaya yönelik mi? Onların
taleplerini gözetliyor mu?
Türkiye, dar alanda büyük siyaset yapmak kaygısı gütmekte.
Oysa siyasi alanınızı genişletmek bu yönlü
etkinliğinizi artırmanın yolu, daha etkili dış diplomasi
yürütmekten geçer.
Bunun ön koşulu ise, ülke içinde iç barışı
zenginleştirmekten ve uzlaşı kültürünün toplumda yaygınlaşmasıyla
kazanılır.
Kısaca, şuna da değinmek isterim ki.
Günümüz siyasetinde muhalefette, en az hükümet kadar
önemlidir.
Ve muhalefetin de ülkenin yönetilmesi anlamında,
üzerine büyük yükümlülük düşmektedir.
Ve muhalefetin öne sürdüğü ulusal politikalar da
gerektiğinden fazla önemsenmelidir.