30 Kasım 2024 Cumartesi
Elektronik iletişim dijital erişim, sosyal medya ve diğer
bileşim araçları yaşadığımız çağın bütün dinamizmini doğrudan değiştirmektedir.
Bu değişim yaşam adına ne varsa kimini doğrudan kimini de
dolaylı yoldan etkileyerek toplumlara “yeni nesil “ yaşam algısı
oluşturmaktadır.
Bu yeni oluşan değişimin gelişimini engellemek ya da aksatmak
gibi bir durum söz konusu da değil.
Yeni nesil yaşam algısı,
gelişme göstermeye açık uluslarda yeni yaşamsal ihtiyaçları
da zorunlu kılmakta.
Devlet diplomasinden tutun daha aşağıya kadar artık toplumsal
yaşam araçları geçtiğimiz yıllardaki gibi olmadığı gerçeğinden hareketle,
insanların yaşamdan beklentileri de buna parelel değişkenlik göstermekte.
“ Ağladılar, oğlum bunu yaz dediler. Evlatlarımız
evlenmekten, yuva kurmaktan kokuyorlar böyleyken, biz de onları evlendirmekten
korkuyor, çekince gösteriyoruz.
Çocukların karşılıklı talepleri “ Trump gibi “ her an
değişmekte.
Dökülüp saçılıyor düğün yapıyoruz, çocuklarımızın mürüvvetini
görelim derken, bir bakmışız çocuklar biz ayrılıyoruz demekteler.
Evlatlarımızı mutlu etmekten zorlanıyoruz”.
Kadın, “ oğlum, madem gazetecisin haber yap, valla sana para
da verecem.
Bak, Babam dün vefat etti, Analık evin kapısını kitleyip
gitti. Taziye ziyaretlerini evin avlusunda kabul ediyoruz “. Gibi…
[ Dedim ki; teyze ben haberleri izlemiyorum, bu tür olumsuz
haberlere de karşıyım. Toplumda bu tür olaylar olumsuz örnek teşkil ediyor.
Bakın, hangisi Televizyon kanalını açsanız, insanlar
ellerinde bıçakla biri, diğerini kesmek için kovalıyor.
Ve haber bültenleri bu görüntüleri defalarca tekrarlayıp
göstermekten sakınca görmüyorlar ].
Devlet başkanları, uluslararası iletişimlerini kendi
aralarında Kırmızı Telefonla değil sosyal medya da “ özellikle Twitter
üzerinden “ sağlamaktalar. Verilen mesaj ve demeçler “ devlet sırrı “
muhatabının ötesinde tüm dünyaya da servis edilmekte.
•••
Diğer yan da;
Yine, yeni nesil toplumlarda millet kavramı, bir halkın
aidiyet, din, mezhep ya da ortak kültürün gerekliliğini zorunlu kılmıyor.
Bunun yerine;
Hukuk devleti olmak ve buna bağlı tüm yurttaşlar için yargı
güvenliğinin sağlanıyor olması “ inancı “ yeni nesil toplumların değişmeyen
temel millet olmak harcı olarak kabul edilmekte.
•••
Korkutan rejimler, korkutan siyasi politikalar insanları,
halkları ayrıştırıyor.
Topluma barışın hakim olması önünde en büyük engel teşkil
ediyor.
Şu küçücük fikirlerimizi yazıma dönüştürürken çevremde büyük
uyarı alıyorum..
“ Aman dikkat et ! Bak ortalığı görüyorsun”.
“ Bak, aldıklarını götürüyorlar.
Neden ? hep yeni tanımlar yaparken hükümete yönelik eleştiri
varken “ muhalefete neden ? ” hükümetin Ak Partinin yaptıklarını da neden ?
yazmıyorsun”.
“Bu, şu değil mi?
Eskiden böyleydi, şimdi öylem mi?”
Ve benzeri sorusal yargılayıcı ifadelerle, düşünce kulübümüz
de saatlerce tartıştığımız oluyor..
Bazı zamanlar karşılıklı girdiğimiz fikir dehlizinden
haftalarca çıkamadığımız da olmakta.
Şunu da fark ettim!
Muhalefet olmanın, entelektüel, aydın çevrede de hükümeti
eleştirmenin de bir çağdaş seviyesi olmalı..
Muhalefet olmak adına, iktidarı, iktidar yanlılarını kabul
etmemek de kabul edilemez..
Aynı zamanda, hükümet olmanın yönetirken güçü ifade etmenin “
geniş kitleleri temsil etmek” bir seviyesi “ tolerans anlamında “ kalitesi
olmalı.
Yani hükümet kalitesiz ya da seviyesiz politika, söylem
sahibi mi demek istiyorum. Hayır tam da öyle değil.
Ama gerçek manada siyasette de “ iktisat kurallarında olduğu
gibi “ taleb, arz-ı tetikliyor, olmazsa arz, talebi obezleştiriyor.
Siyasette, iktidarlar sürekli popülist politikalara açık
olmaları sonucu, “ yeniden seçilmek adına “ popülist obezlikle karşı karşıya
kalmaktalar.
Yarın Türkiye’de Ak Partinin yerine bir diğer siyasi akım
gelse yine, belli ki de yakın şeyler yaşanılacak.
Çünkü, Türkiye’de siyasi taban politik anlamda yaşadığı çağın
çok çok gerisindeki politik kavramlardan “ düşmanlık” besleniyor.
Ve seçmen tabanı siyasetin üst kadrolarında kendi algısının “
öğretisinin “ temsil edilmesini istiyor.
Bu doğru değil.
Doğrusu ney ? Diye soracak olursak;
Demokrasi:
Benim partimin dışında başka parti olmasın, benim öğretim hep
iktidar olsun; karşı taraf hepten ortadan kalksın demek değil.
Karşı taraf varsa demokrasi var, karşı taraf da iktidar
olursa demokrasi, demokratik kültür toplumda gelişerek kökleşme gösterir.
Her çeşit fikire, kendini ifade etme fırsatı yaratılırsa
siyasi özgürlükler gelişir.
Bunun karşıtı demokrasi değil, mutlakiyettir- monarşidir.
Bunu ancak böyle tanımlayabiliriz.
Diplomaside Kırmızı Telefonun çalmasını bekliyor olmak ve
sabit fikirli içte/dışta hareket etmek uluslara kaybettirir.
Karşımıza aldığımız her şey, bize enerji ve zaman
kaybettirir. Bu da ulusal gelişmemizin önünde büyük engel oluşturur.
Olası potansiyel risk faktörlerini, karşımıza almak yerine
arkamıza ya da yanımıza almamız, ilerleyen süreçte yararlılık sağlama fırsatı
yaratılabilir..